17 Haziran 2020 Çarşamba

                                  Özgürlük ve hakikata dair

Karantina süreci de dahil olmak üzere yaşadığımız bu dönemi Boétie’nin “Gönüllü Kulluk Üzerine Söylev” adlı eseri ile birlikte yeniden düşünmek gerekiyor. Bu kitap, özgür doğan bir varlığın nasıl kula dönüştüğünü sorgulamasının yanı sıra egemenin de nasıl egemene, yani “Bir”e evrildiğini anlatır. Daha yerinde bir ifadeyle tiran ile kulları arasındaki irrasyonelin ve saçmanın nasıl tesis edildiğini açık bir şekilde gösterir:
“Yalnızca sizden fazla bir şeyi var: O da sizi ezmek için ona sağlamış olduğunuz üstünlük. Eğer siz vermediyseniz, sizi gözetlediği bu kadar gözü nereden buldu? Sizden almadıysa nasıl oluyor da sizleri dövdüğü bu kadar çok eli olabiliyor? Kentlerinizi çiğnediği ayaklar sizinkiler değilse, bunları nereden almıştır? Sizin tarafınızdan verilmiş olmasa üzerinizde nasıl iktidarı olabilir? …”[1]
Yukarıda da belirtildiği gibi, toplumdaki her kişi özgür iradesini egemene teslim ederek kullaşırken, egemen de bir o kadar güç kazanıyordu. Sahi rasyonel ve özgür bir varlık neden kulluğu tercih eder? Boétie, böylesi bir kullaşmanın nedeni olarak kişinin özgürlüğü unutmasını, iktidarın zor kullanma ve aldatma gücünü işaret etmiştir. O halde egemenin mutlak bir güce dönüşmesinin ve buna bağlı olarak insanın kullaşmasının esas sebebi, özgürlüğün ve özgürlük bilincinin tahrip edilmesidir. Başka bir deyişle, irrasyonelliğin ve saçmanın üretilmesiyle birlikte insan, özgürlüğünden kopartılıp bağımlı bir varlığa dönüştürülüyordu. Bununla birlikte, Boétie, insanın özgürlüğünü yeniden kazanabileceğine ve tiranı yıkabileceğine inanmaktaydı: “Kulluk etmemeye karar verdiğiniz an özgürsünüz demektir. Onu itmenizi ya da dengesini bozmanızı istemiyorum. Fakat yalnızca onu desteklemeyin; işte o zaman onun altından kaidesi çekilmiş bir Colosse gibi tüm ağırlığıyla düşüp parçalandığını göreceksiniz.[2] 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Haut Mal Ele’nin yani Elif Gül’ün anısına… Şimdi hangi zamandayız? 1969’un herhangi bir anında mıyız yoksa 2024 sonbaharında mıyız? Peki, na...