16 Şubat 2020 Pazar





                                                        Metamorfoz

AKP’nin uyguladığı baskının, şiddetin kendisini bir deliliğin son yıkımına benzetmek ve bu şiddet biçiminden hareketle iktidarın zayıfladığını söylemek rahatlatıcı bir etki yaratabilir. Lakin bu, AKP’nin iktidarını koruma koşulundan ziyade, bizzat kendisi tarafından üretilen ve halka dayatılan bir dönüşümün/metamorfozun şiddetidir. Bu doğrultuda Türkiye toplumu, sosyopolitik bir evrim sürecinden geçmektedir. Özellikle 15 Temmuz sonrasında oluşan bu yeni sistemde yer edinmenin ve hayatta kalmanın koşulu, bu evrime uyum sağlamaya bağlı olacaktır. Dahası AKP Hükümeti evrim kuramını müfredattan kaldırırken, özellikle “dindar nesiller” yetiştireceğiz düsturuyla, yaptığı yasal düzenlemeler ve yaptırımlarıyla Türkiye’de sosyopolitik evrimin önderliğini yapmaktadır.1 Kısacası, ülke metamorfoz geçiriyor ve ülkedeki her bir birey bu hızlı dönüşümden, ister istemez payını alacaktır.
En bilindik metamorfoz hikayesi ise Gregor Samsa’nınkidir. Gregor Samsa bir sabah uyandığında kendisini böcek olarak buluvermiştir. Benzer bir biçimde özellikle muhalif kesimlerin kendilerini hiç istemediği bir formun altında bulmaları kuvvetle muhtemeldir. Yeni bir bedenle uyandığınızda, belleğiniz eski bedenin imgesini ve o bedenin algılarını hâlâ korumaktadır. Bir yandan da yeni olan bedenin olanakları dahilinde içinde bulunduğunuz dünyayı algılamaya başlarsınız, ama durumun kendisi pek iç açıcı değildir. İkircikli bir şekilde hâlâ geçmişteki o güzel günlere, o güzel bedene tutunabileceğiniz sanısına kolaylıkla kapılıp şimdideki durumun geçici bir kabus olduğu yönünde kendinizi telkin edersiniz. Ancak hafızanız geçmişi diriltmekte ne kadar başarılı olsa da, şimdideki gerçekliğin kendisi belirleyiciliğini sürdürdükçe geçmişteki yaşantı vazgeçilmesi gereken bir şeye dönüşür. Yine de Fitzgerald’ın söylediği gibi, “Şu an için onu elimizden kaçırmış olabiliriz, ama ne önemi var-günlerden bir gün” diyerek insan sürekli yeniden denemeye koyulacaktır. Böylece sürekli geçmişe doğru sürüklenerek geçmişten yeniden doğacaktır.2 Ve o güzel geçmişi ‘yarın’laştırıp haykıracaktır: “Yarın, elbet bizim, elbet bizimdir!/ Gün doğmuş, gün batmış, ebed bizimdir!”3 Ve kaçınılmaz bir şekilde geçmiş, bütün zamana hükmedecektir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Haut Mal Ele’nin yani Elif Gül’ün anısına… Şimdi hangi zamandayız? 1969’un herhangi bir anında mıyız yoksa 2024 sonbaharında mıyız? Peki, na...