23 Şubat 2020 Pazar






                                                          YAŞAM VE GELECEK


Gerçekliği sarıp sarmalamış dilin işlevi sanıldığı gibi gerçekliği saklamak ve görünmez kılmak değildir. Dil, dünyada olan biten ne varsa onu anlamanın ve aktarmanın vazgeçilmez bir aracıdır. Dahası olaylar tekrara düştüğünde sözcükler de yenilenip gerçeğin üzerine kümelenir. Öte yandan dil, her ne kadar gerçekliği imlese de tekrara düşen sözcükler gösterilenle olan bağı giderek zayıflar ve sözcük de zaman içinde şeyleşmeye başlar. Sözcüğün gerçeklikteki bu birikimini ve şeyleşmesini “dil tortusu” olarak adlandırabiliriz. Dolayısıyla sıkça söylenen her sözde ve kelimede bu tortuyu nedenleriyle incelemek gereklidir. Türkiye’nin Suriye’ye ve Rojava’ya yönelik işgali, oyun sözcüğü ve oyun ile ilişkili tümcelerle ifade edil(iyor)di. Kürtler’in, Kuzey ve Kuzeydoğu Suriye’de Araplar, Aleviler, Süryaniler, Ezidiler, Çerkesler ve Türkmenler ile birlikte kurdukları ortak yaşamı Türkiye’ye yönelik büyük bir “oyun” olarak görenlerden biri olan Murat Yetkin kendi kişisel bloğunda, “Trump, Erdoğan’ı YPG/PKK konusunda geri çevirebilir. İşte nedeni…” adlı yazısında: “Erdoğan, Barış Pınarı harekatıyla PKK’nin Suriye’de kantonlara dayalı devlet oluşumunu dağıtmış, o “oyunu” bozmuş gibi görülüyor ama daha büyük bir “oyun” IŞİD’le mücadelenin devamı görüntüsünde karşısına çıktığı anlaşılıyor. O “oyunun” diplomatik plandaki ilk sahnesini 13 Kasım’da Beyaz Saray’da izleme ihtimalimiz yüksek” diye yazıyor.
Onbinlerce insan yerinden yurdundan olurken, infazın, yağmanın ve talanın “oyun” sözcüğüyle normalleştirilmesinde büyük bir problem olduğu düşüncesindeyiz. Dahası işgalin, Kuzey ve Kuzeydoğu Suriye’deki haklar üzerinde ölümcül ve yıkıcı etkileri göz önündeyken nasıl oluyor da Erdoğan “oyun kurucu” olmakla övünebiliyor. Bununla birlikte bizden de savaş bir oyun mudur sorusunu sormamız isteniyor. Elbette iktidar ve çevresi için savaş, kazananı ve kaybedeni olan bir oyundur. Oyundaki rekabetin ve oyuna özgü düşmanlığın bir benzerini savaşta da görebiliriz. Savaşın ortasında kalan çocuklar, kadınlar, erkekler, gençler ve yaşlılar ise oyunun taşlarına dönüşüyor. Öyle ki, karşı bir direnişin kaynağı olan teoriler bile oyuna dahil olabiliyor. Bu nedenle yaşamı oyundan, geleceği ve geleceğin devrimini

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Haut Mal Ele’nin yani Elif Gül’ün anısına… Şimdi hangi zamandayız? 1969’un herhangi bir anında mıyız yoksa 2024 sonbaharında mıyız? Peki, na...